Gençlere Sesleniyorum-14 AHLAK VE MÂNEVİYAT

Prof. Dr. Bayram Altan

Sevgili gençler! İnsanı olgunlaştıran, yüzünü gülümseten, gönlünü huzurla dolduran, toplumda sevilen ve sayılan, itibar edilen, güvenilen bir   konuma yükselten  özellik şüphesiz, “Ahlak Güzelliği” dir.

Bir insanın ahlakı ne kadar güzel olursa, onun kemalatı ve toplum içindeki derecesi de aynı ölçüde güzel ve üstün olur.

Ahlakı güzel, davranışları örnek olan insanlar, toplumun en değerli, en seçkin, en saygın kişileridir.

Bunlar; her yerde özlenen, söz ve sohbetleri dinlenen, birarada bulunmaktan  zevk duyulan dünyanın en sevimli, en saygın ve en mutlu insanlardır.

Sevgili gençler! Dünya misafirhanesine gelen bütün insanlar, arkalarında izler bırakarak ebedi bir âleme göçer giderler…

Hayatını, İslamın  aydınlığında, Kur’an’ın gölgesinde, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)in  yolunda, güzel ahlak ve maneviyat  yüklü olarak  tüketen seçkin, saygın ve örnek  insanların bıraktıkları izleri, zaman ve asırlar bile kesinlikle aşındıramaz!…

Arkadan gelenler, bu sağlam izleri takip ederek bu yolda yürümeyi ve ömürlerini sürdürmeyi  kendilerine  bir onur kabul eder, ebedi saadete ermelerine kılavuzluk eden bu izlere  gözyaşları içinde yüzlerini sürerler.

Yaratılış gayelerine uygun hareket edip İslam ahlakına sahip olan  insanlar, hem bu dünya misafirhanesinde, hem de ebedi hayatta mutlu, şen ve bahtiyar olurlar.

Ahlaklı insan, mütevazı ve  fazilet sahibidir. Sabırlıdır. Olayları, objektif olarak değerlendirir. Temkinli ve tedbirli olur. Vakar sahibidir. Hayâsızlıktan nefret eder. Onurunu korumasını bilir.Asla dalkavukluk yapmaz. Gurur ve kibir  mikrobundan da  şiddetle korunur.

Ahlaklı insan, karşısındakinin ufak tefek hatalarını bağışlamasını bilir. Kin ve intikam gütmez. Öç alma duygusu taşımaz.

Ahlaklı insan, sır saklamasını bilir. Başkalarının özel hayatı ile ilgilenmez. Çünkü, yalandan, iftiradan, gıybetten, dedikodudan ve şantajdan nefret eder.

Müslüman, güzel ahlaktan uzak yaşayamaz. Gerçek ahlak sahibi bir mü’min; Allah’a karşı kulluk görevlerini, Peygambere karşı ümmetlik vazifesini yaptıktan sonra şahsına, ailesine, akrabalarına,  komşularına,  milletine, vatanına ve insanlığa karşı olan vazifelerini de eksiksiz olarak yapar. Bunların birini ihmal etmek, ahlakın zayıflamasına sebep olur.

Ahlakı düzgün insan, ölçülü ve dengeli insandır. O her yerde ve her işinde ölçülü hareket eder. Kısaca ahlaklı insan, Allah’ın emir ve yasaklarına riayet eder.

Sevgili gençler! İmansız bir ömrün, ahlaksız bir yaşamın ve İslami olmayan bir hayatın akıbeti hüsrandır.

Allah’tan korkmadan günah işlemeye  devam eden bir insanın kalbi ve ruhu; kötülüğün, çirkinliğin, hilekarlığın, acımasızlığın ve ahlasızlığın kaynağıdır.

Ahlaksız bir insanın; kalbi, fikri, düşüncesi, görüşü, bakışı ve bütün işleri de bozuktur.

İşlediği ahlaksızlıklar nedeniyle bozulan kalpler; beyinlerden temiz düşünceleri, evlerden bereketi, sokaklardan iffeti, okullardan terbiyeyi ve sözlerden hikmeti yok eder.

Ahlaki çöküşün görüldüğü bir ülkenin, her ili ve her ilçesi zafer taklarıyla süslense dahi, mezarlıktan hiçbir farkı olmaz.

Çevresindekilere huzursuzluk veren, insanların kalplerine korku salan, hakka rıza göstermeyen, güvenilir olmayan, agresif davranan insanlar ise,  daima kendilerinden uzaklaşılan kişilerdir. Bu sefih insanlar, ahlak ve maneviyatın hakim olduğu toplumlardan refüze edilirler.

Ahlaksız insanlar,  henüz hayatlarının baharındayken bile, esen acımasız bir rüzgarın etkisiyle yaprak gibi dökülür ve yerle bir olurlar.

Böyleleri toplumlardan tecrid edildikleri için, sevilmezler, itibar edilmezler, güvenilmezler ve asla mutlu olamazlar.

Sağlam bir inanç ile kazanılan ahlak zaferi üzerine kurulmamış bir dünya; kaba kuvvetin elinde bir oyuncak, inanç ve maneviyatın  faziletli ikliminde geliştirilmemiş bir kültür, insanlığın yolunu kesmiş bir canavar ve böyle bir dünyada yaşayan yığınlar da, buhrandan buhrana sürüklenen gözü bağlı talihsizlerdir.

Kişisel arzu ve isteklerinden, maddi çıkarlarından  başka birşey düşünmeyen, dünya hayatını daimi zanneden, yıllar sonrasının hayalini kuran, bencil, maneviyat yoksulu yaşayan ölülere  ebedi mutluluğu anlatmak zordur.

Sevgili gençler! Yüce Dinimiz İslam, inanan insanların hem bu fani dünya hayatında, hem de ebedi hayatta  mutlu olması   için güzel ahlak sahibi  olmalarını tavsiye eder.

Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

“Ve (Ey Habibim) Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin!”(Kalem Suresi, Ayet:4)

“Andolsun ki, Allah’ın Resulünde sizin için pek güzel bir örnek vardır.” (Ahzab Suresi, âyet:21)

Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasak ettiyse ondan da sakının” (Haşr Suresi, âyet:7)

“(Habibim) de ki, eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın” (Âl-i İmran Suresi, âyet:31)

“Muhakkak ki Allah, adaleti,  iyiliği,  akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt verir.” (Nahl Suresi, Ayet:90)

“O halde sen, akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver. Allah’ın rızasını isteyenler için bu, en iyisidir. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.”(Rum Suresi, Ayet:38)

Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v), bakınız bu konuda ne buyuruyor:

“Mü’minlerin en faziletlisi, ahlakça en güzel olandır.”

“Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”

“Kıyamet günü mü’minin mizanında güzel ahlaktan daha ağır bir şey yoktur.” (Sünen-i Tirmizi, S. Ebu Davud, Tac Terc. C.5,S.62)

Her konuda olduğu gibi güzel ahlak konusunda da bizim en büyük ve tek örneğimiz Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) Efendimizdir.

O’nun ümmeti olma şerefine nail olma bahyiyarlığına eren biz müslümanların amacı, O eşsiz insanı örnek almak, onun ahlakını yaşamak ve hayatımızın her safhasında onu uygulamak suretiyle gerçek mü’min olduğumuzu ispatlamak ve bu sayede Allah’ın rızasını kazanarak iki cihan saadetine kavuşmak, olmalıdır.

Sevgili peygamberimiz (S.A.S) çok nazik idi.Hiçbir kimseye kaba söz söylememişti.Kaba söz ve harekette bulunanlardan hoşlanmazdı.Kimseye beddua etmezdi.

İnsanların en mütevazı olanı idi. Ruhen vecismen çok temizdi. Temizliği ve temiz olanları çok severdi.Yakınlarını ziyaret eder, fazilet sahibi olan insanlara çok ikramda bulunurdu.

Karşılaştığı kimselere selam verirdi.Musafaha yaptığında elini tutan kimse bırakmadıkça kendi elini çekmezdi.

Mazeret sahiplerinin özürlerini kabul ederdi.  O eşsiz insan mütebessim (gülümser)di.

Nazarlarında, herkes eşitti.Çünkü insanların üstünlüğü, ancak bilgi,güzel ahlak ve takva ile olduğunu Kur’an-ı Kerim insanlığa ilan ediyordu.

Bir meclise geldiğinde nerede boş yer varsa oraya otururdu. Allah’u Teala’nın bir rahmeti olarak ashabına, bütün insanlara hatta hayvanlara karşı çok merhametli idi.

Herkesi, hoşlandığı en güzel adı ile çağırırdı.İnsaların en faydalı olanı idi.Fakirlerin evlerine gider onların hatırlarını sorar, hiçbir resmiyet gözetmeden onların yanına  otururdu.

Güzel ve dinleyenlerin iyice anlayabilmeleri için tane tane konuşurdu.Arap dilinin çeşitli lehçelerini bilir, insanlara açık ve tatlı bir dil ile hitap ederdi.İnsanların en cömertiydi.Ziyaretine gelen herkese ikramda bulunurdu.

Zulmün ve cehaletin hakim olduğu bir çevrede yetim olarak büyümüş fakat doğruluğun ve güzel ahlakın şahikasına yükselmişti.

Hastaları ziyaret eder, cenazelere katılır ve  taziyelerde bulunurdu.

Hiç kimseden intikam almazdı. Böyle durumlarda daima bağışlardı.Zengin fakir gözetmeden kendisine arz edilen işleri yapardı.

O insanların en adili idi. Hak ne ise, onu yerine getirirdi. Gayr-i müslimler bile çoğu zaman davalarını ona gösterirlerdi.

Bir defasında, Mahzun kabilesinden bir kadının hırsızlık suçu sabit olmuştu.Ancak, yüksek bir aileye mensup olan bu kadının cezalandırılmamasını arzu edenler olmuş, bu arzu Hz.Usame(r.a) vasıtasıyla Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) e duyurulmuştu.

Hz.Peygamber(S.A.S) “Sizden öncekiler tarafgirlikten dolayı helak olmuşlardı.Onlardan yüksek aileye mensup biri bir suç işler ise, onu bırakırlar; fakat fakir ve zayıf  birinin bir suçu olur ise onu cezalandırırlardı.Cenab-ı Hakk’a yemin ederim ki, Muhammed’in kızı Fatıma da bu suçu işlemiş olsa idi, cezasını bizzat kendim tatbik ederdim”(Sahih-i Buhari 5/97 ve 8/16) buyurmuşlardır.

Peygamberimiz(S.A.S.) çok sabırlı azimli ve cesaretli idi.Başlattığı her işin olması için çalışır o iş olunca da Allah’a şükrederdi.

Allah’a güveni tamdı.Peygamberliğinin gereği olarak giriştiği teşebbüslerinde en büyük yardımcım Allah’tır diyor, O’na tam olarak teslim oluyordu.

İşini kendisi yapardı.Ashabı ile birlikte bir iş yapacağı zaman kendisi de onlarla beraber çalışırdı.Ashabı onun istirahat etmesini isteseler de O yine yardım etmeye devam ederdi.Her işinde olduğu gibi, ticaret sahasında da doğruluk ve hakkaniyetin en güzel örneğini göstermiştir.Daha Peygamber olmadan “Muhammedü-l Emin” ünvanını almıştır.

İnsanlığın yegane mürşidi, önderi ve örneği olan ahir zaman Peygamberi Hz.Muhammed(S.A.S.)’in yüce ahlakını benimseyen, büyük bir dikkatle İslam ahlakını hayatının her alanında aynen uygulayan  bahtiyar mü’minlere  ne mutlu!

Previous Gençlere Sesleniyorum-15 BAYRAK DİREĞİ GİBİ DOSDOĞRU OLUN!…

Leave Your Comment